Kovboy filmleriyle büyüyen herkesin içinde bir yerlerde saklı kalmış bir şerif ruhu vardır. İşte o ruhu yeniden canlandıran, seni silah kuşanıp kasabanın ortasına diken oyunlardan biri: Wanted Dead or a Wild. Slotter’da denk geldim. “Bir bakayım,” dedim… Sonra baktım elim tetikte, gözüm wild’da, kalbim çarpanlarda.
Oyun açılır açılmaz bir gerilim geliyor zaten. Müzik fonu gergin, grafikler gece vakti kasaba gibi. Tozlu yollar, kaçakların posterleri, barın önünde sallanan ışık… her şey öyle bir oturmuş ki, daha spin atmadan olayın içindesin.
Wanted Dead or a Wild demişler ama olay aslında tamamen wild’larda. Free spin’i başlatan üç kırmızı “DUEL” sembolü geldi mi, tamamdır. Ekran o an patlıyor zaten. Her yere silahlar diziliyor, her satırdan çarpanlar fışkırıyor.
Bir de şu “VS” sembolleri var. Geldiği zaman karşılıklı çatışma gibi sahne dönüyor. Ama kazanan her zaman sen oluyorsun. 10x, 20x hatta 100x çarpanlar anında ekranda. “Ulan bu kadar da olur mu?” diyorsun, ama oluyor işte. Bu oyun naz yapmıyor, net konuşuyor.
Slotter’ın farkı burada da devreye giriyor. Oyun açılırken bekletmiyor. Grafikler pırıl pırıl, sesler tok. Yani ne yaşıyorsan dibine kadar hissediyorsun. Bağlantı kesildi, ekran dondu falan yok. Hani kasabanın ortasında düello var, senin oyunun takılıyor… öyle saçma şeyler yaşamıyorsun.
Bonuslar desen, cuk. Site arayüzü, kullanıcı deneyimi, oyun geçişleri… her şey akıyor. Slotter bu işte ciddi. Oyuncuyu anlamışlar. O yüzden bu oyunu orada oynamak ayrı bir keyif.
Bu oyunun güzelliği şu: Gerilimle kazancı birleştirmişler. Spin atarken adrenalinin yükseliyor. “Ya şimdi gelir mi?” derken bir bakmışsın üç VS arka arkaya. Ekran bir anda ışıldıyor, müzik coşuyor, sen içinden “patla da kurtulalım” diyorsun.
Ve patlıyor. Hem de ne patlama! Slot dünyasında az görülen bir duygu o. Kazanmak değil sadece mesele; hissetmek, gülümsemek, şaşırmak.
Wanted Dead or a Wild sadece bir oyun değil, kısa süreli bir western filmi gibi. Sen başrolsün, silah senin, senaryo ise çarpanlarla yazılıyor.
Slotter’da bu oyunu oynamak, sadece ekran başında zaman geçirmek değil. Kendini kanıtlamak gibi, zaferle çıkmak gibi. Ve bazen hayat böyledir… bir spin atarsın, tüm hikâyen değişir.
Duydun mu? Altın treni kalkıyor! Ama bu öyle istasyonlara uğrayan, düdüğünü çalıp geçen trenlerden değil.…
Bak şimdi... adından belli zaten, bu oyun sıradan bir oyun değil. Gates of Valhalla. “Valhalla”…
İlk başta dedim ki, “ne alaka ya, tavşan bahçesiyle slot oyununun ne işi olur?” Sonra…
Hani bazı oyunlar var ya... başlar başlamaz içini kıpır kıpır eder. İşte Fiesta Fortune tam…
İlk çevirdiğimde dedim ki, “ne varmış bu oyunda bu kadar anlatılan?” Açık konuşayım, isminden bile…
Bazen diyorum, hayat zaten bi’ slot oyunu gibi. Kimi zaman kazanıyorsun, kimi zaman bedavadan kaybediyorsun.…